AŞILAR VE ÖNEMİ
AŞILAR VE ÖNEMİ

AŞI NEDİR?

Aşılar, bağışıklık sistemini uyararak hastalığa karşı koruma sağlayan biyolojik ürünlerdir. Aşılamada, kişinin etkenle karşılaşarak vücudunun bağışıklık oluşturması ama bu sırada hastalığa yakalanmaması istenir. Aşının etkisi, zayıflatılmış ya da öldürülmüş mikroorganizmaya ya da bunun bazı parçalarına, bağışıklık sisteminin yanıt vermesiyle ortaya çıkar.

Böylece kişi hastalık etkeni ile karşılaştığında bağışıklık sistemi etkeni hatırlayarak hızlıca yanıt geliştirecek ve

hastalık ortaya çıkmadan ya da hafif bir tablo ile geçirilecektir

AŞILAR TOPLUMA ÖNERİLMEDEN ÖNCE HANGİ SÜREÇLERDEN GEÇER?

Bir aşının geliştirilmesi yıllarca sürer. Süreç ilk olarak laboratuvar koşullarında yapılan araştırmalar ile başlar,

daha sonra üç aşamada yürütülen klinik çalışmalar iled evam eder.Klinik çalışmaların ilk aşamasında, az sayıda kişi üzerinde aşının güvenliği ve bağışıklık geliştirme özellikleri araştırılır. İkinci aşamada, yüzlerce kişinin katılımıyla doz

aralığını belirlemeye yönelik çalışmalar yürütülür. Sonolarak üçüncü aşamada, binlerce kişinin katıldığı, aşının etkinlliği ve güvenliğinin sınandığı çalışmalar yapılır. Buaşamaları tamamlayan ürün, lisans almak için başvuruda bulunabilir.

Bir aşının genel topluma önerilmesindeki en temel ölçüt “aşının etkinliği”dir.Aşının etkinliği, aşının topluma uygulanmasıyla toplumdao bulaşıcı hastalığın yüzde kaç azalacağının hesaplanmasıyla bulunur.Genel topluma önerilecek aşıların yüksek düzeyde (en az %90) etkin olmaları gerekir

AŞILARIN İÇİNDE NE VAR?

Aşıların içinde aktif içerik, süspansiyon sıvıları, koruyucu

maddeler ve adjuvanlar vardır.

Adjuvanlar, aşının neden olduğu bağışıklık yanıtının süresini

ve gücünü artırmak için konan maddelerdir.

Aktif içerik:

Aşının bağışıklık oluşmasını sağlayan en temel

maddesidir. Aşının türüne göre aktif içerik

değişebilir (Bkz. Aşı Tipleri) ancak genel olarak

bakteri veya virüsten yapılır, buna “antijen” adı

verilir. Aşının içindeki antijenin bağışıklık sistemini

uyarması sonucunda antikorlar oluşur. Aşının

içindeki antijen, mikrogram ile ifade edilecek

kadar düşük düzeydedir.

Alüminyum tuzları:

Adjuvan olarak kullanılan alüminyum tuzları,

alüminyum hidroksit, alüminyum fosfat veya potasyum

alüminyum sülfattır. Alüminyum tuzları,

aşının aktif içeriğinin yavaş salınmasına böylece

bağışıklık sisteminin uyarılıp aşıya karşı daha

güçlü bir yanıt ortaya çıkmasına neden olur.

Alüminyum tuzları bir doz aşıda 2 miligramdan

daha az miktarda bulunur. Bu doz, gıda, su veya

diğer kaynaklardan insan vücuduna giren alüminyum

düzeyi ile karşılaştırıldığında oldukça

düşük bir düzeydir.

Tiyomersal:

Aşıların içinde koruyucu madde olarak konan

etilcıvalı bir maddedir. Temel işlevi, aşıda mikrobiyal

üremesini engellemektir, aşıda mikrobiyal

üreme aşının bozulmasına dolayısıyla da aşıda

kalite, güvenlik ve etkinlik sorunlarının ortaya

BİRİNCİ BASAMAK SAĞLIK ÇALIŞANLARI İÇİN AŞI REHBERİ 2018

24

çıkmasına yol açar. Genellikle çoklu doz içeren

flakonlarda kullanılır. Tiyomersalin otizm ile

ilişkili olduğuna dair iddialar olmasına karşın,

aşılardaki tiyomersalin otizm riskine dair bilimsel

kanıt yoktur. Aşılar ve otizm arasında ilişki

olduğunu iddia eden ve tüm bu tartışmalarda

kaynak olarak gösterilen 12 vakada yapılan bir

çalışma, yayımlandığı dergi tarafından “etik dışı

uygulamalar ve sonuçların çarptırılması” nedeniyle

yayından kaldırılmıştır. Avustralya’da bir

milyondan fazla çocuğu kapsayan çalışmanın

sonuçları, aşılama ile otizm ya da otizm spektrum

bozukluları arasında ilişki olmadığını göstermiştir.

Dünya Sağlık Örgütü, aşılama programlarında

tiyomersal içeren aşıların kullanımını açık bir

biçimde önermektedir, çünkü böylesi ürünlerin

yararı herhangi bir teorik toksisite riskinden çok

daha fazla ağır basmaktadır.

İnsan ve hayvan hücre kültürleri:

Aktif içerik olarak bazı aşılardaki virüsler, laboratuvarda

hayvan hücrelerinde üretilir. Bunun

nedeni bazı virüslerin sadece insan veya hayvan

hücrelerinde çoğalmasıdır. KKK aşısının kızamık

ve kabakulak kısımları civciv embriyosu hücre

kültüründen, kızamıkçık aşısı ise insan diploid

hücre kültüründen üretilir. Hayvan kültürlerinde

aşıların üretilmesiyle herhangi bir hastalık geçmesi

söz konusu değildir.

Antibiyotikler:

Antibiyotikler, aşının içindeki bakterilerin üremesini

durdurmak amacıyla kullanılır. Aşılarda

kullanılan antibiyotikler, neomisin, polimiksin B,

gentamisin ve kanamisindir. Aşının içinde an

tibiyotik bulunmasının önemi, penisilin alerjisi

olanlarda bu tür aşının uygulanmamasını gerektirir,

o nedenle aşı uygulanmadan önce bu durum

sorgulanmalıdır.

Jelatin:

Jelatin, bazı canlı virüs aşılarında ısının artması

gibi nedenlerle etkenin çoğalarak patojen hale

gelmesini önlemek için yani stabilizör olarak

kullanılır.

Aşılardaki jelatin, balık, tavuk gibi hayvanların kıkırdaklarından

elde edilir. Bu noktada en önemli

tartışma konusu, aşılardaki jelatinin domuz

dokularından elde edilip edilmediğidir. Domuz

jelatini içeren aşılar Türkiye piyasasında bulunmamaktadır.

Sağlık Bakanlığı ithal edilen aşıları

laboratuvarlarında analiz edilerek gerekli denetimi

yapmaktadır.

Jelatine karşı nadiren alerjik reaksiyon gelişebilir,

bu olasılık iki milyon dozda bir olarak belirtilmektedir

AŞILARIN ZAMANINDA YAPILMASI NEDEN ÖNEMLİDİR?

Aşıların; hastalıkların ve buna bağlı ölümlerin hangi yaşlarda

görüldüğü, ülkedeki ulaşımın ve riskli kişilere ulaşılabilirlik

durumu, coğrafik ve mevsimsel özellikler yanında,

kullanılması planlanan aşının türü, uygulama yaşına

göre bağışıklık düzeyi gibi özellikler göz önüne alınarak

aşılama takviminde yer almasına karar verilir.

Bir aşıdan en yüksek düzeyde yarar sağlamak için o aşının

belirlenen standartlara uygun olarak yapılması ve

uygun tekniklerin kullanılması gerekmektedir. Hastalığın

görülme yaşı, çocuğun bağışıklık sisteminin aşıya yanıtı,

anneden geçen antikorların mevcudiyeti, yaşa özel aşının

yan etkileri, aşı programlarının uygulanabilirliği aşı etkinliğinde

önemli rol oynar.

Bebeklerin, özellikle ilk yılı, hastalıklara karşı en savunmasız

ve zayıf dönemleridir. Çocuk 2 yaşını geçtikten

sonra bağışıklık sistemi de güçlenmektedir. Çocukların

hastalıklardan korunması için bağışıklık sistemlerinin

güçlendirilmesi gerekir. Normalde bir mikroorganizma

vücuda girdiğinde, savunma sistemimiz olan bağışıklık

sistemi tarafından, önce immunglobulin M (IgM) daha

sonra da kalıcı olan immunglobulin G (IgG) adlı savunma

maddeleri oluşturulur. Bunlara “antikor” denir. IgM

plasentadan geçmezken, IgG geçer ve anneden alınan

bu hazır antikorlar bebeği hem anne karnında, hem de

doğduktan sonra, ilk 6 ay kendi savunma sistemi oluşana

kadar korur.

Çocuk spesifik bir antijenle karşılaştığında (kızamık virüsü

gibi) bağışıklık sistemi bu etkenle savaşmak için

antikor üretir ama bunun için bir süre geçer. Genellikle

bağışıklık sistemi, antijenin hastalığa neden olmasını önleyecek

kadar hızlı çalışamaz; bu nedenle de çocuk hasta

olur. Bununla birlikte, bağışıklık sisteminin bir hafızası

vardır ve daha önce karşılaştığı antijeni “hatırlar”. Eğer

vücuda tekrar girerse -hatta yıllar sonra bile- bağışıklık

sistemi, ikinci kez hastalığa neden olmasını önleyecek

kadar hızlı antikor üretebilir. Buna doğal bağışıklık denir.

Bir hastalığa karşı bağışıklık kazandırmanın diğer yolu

aşılama yani “edinilmiş bağışıklık”tır.

Aşılamanın amacı, bir enfeksiyon etkeni ile karşılaşıldığında

onu yok edebilecek bir bağışıklık yanıtı verebilmek

ve bunu o etkenle her karşılaşmada anımsayarak yineleyebilmektir.

Bu; bağışıklık sisteminin aşı antijenlerini yok

edici ya da etkisizleştirici yanıtlar hazırlayabilmesi demektir.

Aşılar bağışıklık sisteminin bağışıklığa yol açan

antikorlar üretmesine yetecek kadar güçlüdürler. Başka

bir deyişle, bir aşı güvenli bir şekilde çocuğun hastalığa

maruz kalmasının yerine geçer. Aşılar sayesinde çocuklar,

aşıların önlediği hastalıklara karşı acı çekmeksizin

bağışıklık geliştirebilirler.

Aşı hastalıkla karşılaşmadan önce (preexposure) yapılırsa

etkin koruma sağlar. Bu nedenle hastalık etkenleriyle

karşılaşmadan çocukların bir an önce tam aşılı olarak

gerekli koruma kalkanını oluşturmaları gerekmektedir.

Çocukluk çağının rutin aşı takvimindeki immünizasyonlar

ile de tekrarlayan dozlarla aktif şekilde immün sistem

uyarılarak koruyucu düzeyde antikor yanıtının oluşumu

hedeflenmektedir.

Ancak hepatit A ve B, kuduz, kızamık ve su çiçeğinde olduğu

gibi temas sonrası (post exposure) ilk günlerde de

yapıldığında etkin koruma sağlayabilir. Daha önce aşı yapılan

çocuk az da olsa o hastalığa yakalanabilir. Ancak

aşı yapılan çocuklarda hastalık daha kısa süreli ve daha

hafif klinik seyirli olup, yan etkileri çok daha az görülmektedir.

Kızamık, suçiçeği ve boğmaca aşısı bu duruma örnek

olarak gösterilebilir.

OLASI AŞI YAN ETKİLERİ

Burada sözü edilen herhangi bir aşı uygulamasını takiben

oluşacak her türlü yan etkidir. Ancak bir ayrıma

dikkat çekmekte yarar vardır; etki gerçekten aşıya bağlı

bir reaksiyon olarak ortaya çıkabilir ya da tesadüfen aşı

sonrasına denk gelebilir. Bu ikisini birbirinden ayırmak,

özellikle aşı karşıtlığının arttığı bir dönemde önemlidir ve

araştırmak gerekir.

Akut aşı yan etkileri temelde üç grupta değerlendirilir: lokal,

sistemik ve alerjik.

En sık görülenler lokal reaksiyonlar; aşı uygulanan yerde

ağrı, şişkinlik, kızarıklık vb. yan etkilerdir. Bunlar genellikle

aşı uygulamasını izleyen ilk birkaç saatte ortaya çıkar.

Hafif ve etkileri sınırlıdır. Lokal reaksiyonların görülme

olasılığı aşının tipine bağlı olarak yaklaşık %80 kadardır.

Çok ender olarak ciddi etki gösterirler. Bu durumlardan

biri Arthus reaksiyonlarıdır ve sıklıkla difteri ve tetanoz

toksoidlerinden sonra ortaya çıkarlar. Arthus reaksiyonları

alerjik reaksiyonlar değildir ve çok yüksek düzeydeki

antikor titrelerine bağlı olarak geliştiklerine inanılmaktadır.

Sistemik yan etkiler, ateş, halsizlik, miyalji, baş ağrısı,

iştah kaybı gibi daha genel etkilerdir. Herhangi bir hastalığa

özgül olmayan (non-spesifik) belirtilerdir, aşıya

bağlı gelişebileceği gibi başka nedenlere bağlı olarak

da gelişebilirler. Aşıya bağlı olarak gelişen ateş veya döküntü

gibi etkiler daha çok canlı atenüe aşıları takiben

ortaya çıkar. Canlı aşılar bağışıklık yanıtı oluşturabilmek

için kendilerini kopyalamak zorundadır. Bu da hastalığın

doğal halinin, aşı yapıldıktan 3-21 gün sonra hafif formda

oluşmasına bağlı olarak gerçekleşir. Bu aşılardaki virüsler

kendilerini kulak ve boğazın mukus membranlarında

kopyalar, akciğerlerde çoğalmazlar. Bu nedenle ortaya çıkan

etkiler hafif bir üst solunum yolu enfeksiyonu tablosu olarak belirir.

 

Alerjik reaksiyonlar ise aşının antijeni veya hücre kültürü

materyali, koruyucu, stabilizör veya bakteri oluşumunu

inhibe etmek için kullanılan antibiyotik gibi aşının başka

bir bileşenine bağlı olarak ortaya çıkabilir. Anafilaksi gibi

ciddi etkiler hayatı tehdit edebilir. Alerjik etkiler aşı öncesi

iyi bir izlem ile azaltılabilir. Tüm sağlık çalışanlarının

bir acil durum protokolü ve anafilaksiyi tedavi edebilecek

ilaç ve donanımı bulunmalıdır

HANGİ DURUMLARDA AŞI YAPILMAZ?

Aşılar oldukça güvenlidir. Çünkü aşılar çok uzun bilimsel

araştırmalar sonucunda güvenilir ve koruyucu olduğu

kanıtlandıktan sonra uygulamaya konur. Aşılama ile

hastalığın ortaya çıkmadan önlenmesi her birey için bir

sağlık hakkıdır. Bu nedenle bir bireye aşı yapılamaması için

gerçekten geçerli nedenlerin bulunması gerekmektedir.

Her aşı için farklı özellikler vardır (Bkz. Bölüm 2. Aşılar

Hakkında Bilgi). Genel olarak aşının yapılmadığı durumlar

(genel aşı kontrendikasyonları) aşağıda sıralanmıştır.

- Bir önceki aşı dozu veya başka bir aşı bileşenine

karşı anafilaksi geliştirmiş olmak, o aşının sonraki

uygulamaları için ciddi bir kontrendikasyondur.

- Canlı atenüe aşılar, gebelerde ve immunosüpresif

bireylerde kesinlikle kullanılmamalıdır.

- Akut febril hastalık: Hafif seyirli hastalıklarda,

örneğin diyare ya da üst solunum yolu enfeksiyonları

gibi durumlarda aşı uygulamaları ertelenmez.

Sadece 380C’ın üzerinde bir ateş var ise

bağışıklama ertelenmelidir.

- Anafilaksi de dahil olmak üzere alerjik reaksiyonlar,

aşının içindeki herhangi bir maddeye karşı,

herhangi bir risk faktörü olmadığı durumlarda

bile gelişebilir. Anafilaksi dahil yumurta alerjisi

KKK aşısı için kontrendike değildir. Ancak

KKK’nın önceki dozunda alerji gelişmişse sonraki

dozlar kontrendikedir. Yine anafilaksi dahil

yumurta alerjisi artık influenza aşısı için de

kontrendikasyon olarak kabul edilmemektedir.

Ancak, öyküsünde yumurta alerjisi olanlarda ilk

doz daha donanımlı bir tıbbi ortamda ve gözetim

altında uygulanmalıdır.

Aşılamada kaçırılmış fırsat nedir?

Aşısız ya da eksik aşılı olup aşılanması gereken bir kişinin,

sağlık hizmetleriyle herhangi bir biçimde karşılaşması

sırasında gerekli aşının yapılmamış olmasına aşılamada

kaçırılmış fırsat adı verilir.

EKSİK AŞILI ÇOCUKLARA YAKLAŞIM

Çocuğun hastalanması ya da diğer başka nedenlerle aşılama

aksayabilir ve unutulabilir. Sağlık kurumuna hangi

nedenle gelirse gelsin, çocuğun aşıları gözden geçirilmeli,

eksik aşılanması varsa ve aşı yapılmasına engel yoksa

kaçırılmış aşılama fırsatlarından yararlanılmalıdır .

Eksik aşılı, aşı takviminde belirtilen aralıklara göre yapılması

gereken aşıları eksik olanları tanımlamakta kullanılır.

Aşıları tamamlanamamış çocuklarda önceki aşı

dozlarının tekrar yapılmasına gerek yoktur. Aradan uzun

bir süre geçmiş olsa bile, aşılamaya bırakılan yerden

devam edilir, eksik aşılı çocuk saptandığında yaşına

uygun olarak aşıları tamamlanır.

Eğer hiç aşısı yoksa, o yaşa dek yapılması gereken

aşılar hızlandırılmış biçimde uygulanır.

                                                   Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları

                                           Uzm.Dr.Akın KAYNARPINAR